1965 yılı, BüyücedünyaBüyücedünya’ya kocaman bir sessizlik çökmüştü. Olaylarla geçen ayların ardından herkes büyük bir patlama bekler gibiydi. Üçe bölünen topluluktan ikisi arasına gerginlik büyüyüyordu.
Sihir Bakanı’nın diktatör tavırları ve yaptığı yolsuzluklar büyük bir kesimin dikkatini çekmeye başlamıştı. Tam tersi olarak bir kesim ise Bakan’ı savunmaktaydılar. Onlara göre, O gelmiş geçmiş en iyi Sihir Bakanı’ydı ve gerekirse yüz yıllarca bu mevkide kalabilirdi. Üçüncü bir taraf ise bana dokunmayan yılan bin yaşasın politikasını benimsemişlerdi. Onlara göre bu savaş anlamsızdı ve başta kimin olduğu onları zerre ilgilendirmiyordu. Olaylardan uzak kalmak en güvenlisiydi. Diğer iki grup arasında ise sürekli çatışmalar çıkmaktaydı. Öyle ki, bu çatışmaların düellolara dönüşmekte olduğunun rapor edildiği yerler bile olmuştu.
Oysa şimdi her şey suskundu. Kavgalar yoktu, ayaklanmalar yoktu. Sihir Bakanı, ‘teröristlerin’ susturulduğuna ve barışın kendisi tarafından sağlandığına dair bir bildirge yayınlamıştı hemen. Bu bildirgeye göre kendisi kahramandı. Büyücedünya’nın huzurunu kaçırmak isteyenleri o yenmişti. Görünürde halk memnundu, sorunlar çözülmüştü.
1970 yılı, BüyücedünyaBeş yıllık suskunluğun sebebi tokat gibi vurmuştu büyü dünyasına. Yılın başına bir anda başlayan baskınlar, ayaklanmalar -ve artık savaşlar- Bakanlık’ı hedef almaktaydı. Üyelerinin dışında kimsenin bilmediği koca bir güruhtu bunun arkasındaki. Kendilerine ‘Adaletin Savaşçıları’ anlamına gelen
Bellatores Lustitiae diyorlardı. Artık büyücü ve cadılar onlara kısaca Bellatores demeye başlamışlardı. İşlerini gizliden gizliye yürüten bu grubun karşısında ise pek tabii yine Bakanlık destekçileri vardı. İşin ciddiyetini kavrayan Bakanlık taraftararı ise kendi sözümona gizli gruplarını kurmakta gecikmediler. Adaletin Savaşçıları'na karşı kurulan bu grup ise kendilerine ‘Düzenin Kalkanları’ anlamına gelen
Scuta de Ordine ismini verdiler ve hızlıca sayılarını büyüttüler. Büyücedünya bir yıllık bir kaos içine girmişti artık. Karşı grubun bireylerine suikast girişimlerinden tutun da sokak ortasında toplu savaşlara kadar her şey karmaşa içindeydi. Büyük bir ölüm havuzu oluşmuştu ve arada kalanlar tarafsız olanlardı. Bakan ise bu savaşlardan uzakta ‘Kalkanlarını’ yönetmekte ve karşı gruba terörist damgası ile dağıtmaya çalışmaktaydı. Uzun bir süre daha savaş sonlanacak gibi durmuyordu.
1970 yılı, Kasım ayı, BakanlıkBeklenmeyen, küçümsenen bir güruh Bakanlık’ın kapısında belirdi. En önde, eski Baş Seherbaz olan Ezekiel Harris kendinden emin bir edayla yürümekteydi. Bakanlığın her bir karışını adı gibi bilen bu adam, Bellatores’u bir çocuğun elinden şeker alır gibi bakanlığa sokmuştu kimseye görünmeden. Emir netti.
“Binaya zarar vermeyin, Bakan’a ulaşana kadar her yol mübah.” Katliam yaratmak istemeyen grup, mecbur kalırlarsa bunu yapmak zorunda olduklarının bilincindeyiler ve bunu kabul etmişlerdi. Süpriz faktörü ile hızlı bir şekilde ilk iki savunma hattını geçtiler. Daha deneyimli savaşçılar olan, hatta bir kısmı Seherbaz olan bir sonraki savunma ekibi ise iki taraf için de katliama yakın bir şekilde sonuçlanmıştı. Ama durmayan güruh tüm güçlerini kullanıp, Büyücedünya’nın iyiliği için yapılması gerekenin bilinci ve yüküyle Bakan’a kadar vardılar. Ezekiel’in sırasıydı. Hali hazırda çökmüş grubunu arkada bırakarak Bakan Austin Hudson’a ilerlemiş, ve teslim olmasını söylemişti. Karşılık olarak ağzından Öldüren Lanet dökülmeye başlayan yaşlı adamın karşı bir saldırıdan çıkan yeşil ışık hüzmesi ile tanışıp yere yığılması pek kolay olmuştu. Hüzünlü bir ifade ile yaşlı adama bakan Ezekiel derin bir nefes almış ve adamlarına dönmüştü. Ağzınan dökülen sözler, yeni bir çağın başlangıcıydı:
“Zafer bizimdir!”1970 yılı, Aralık, BüyücedünyaHudson’ın ölümü birkaç saat içinde tüm dünyaya yayılmıştı. Bir devir kapanmış, Scuta yenilmişti. Adaletin ve demokrasinin hüküm sürdüğü yeni bir çağ duruyordu büyü dünyasının önünde. Ezekiel, yeni Bakanlık sisteminin nasıl olacağına dair bir bildirge yayınlamıştı. Bu sistem için beş yıldır çalışan grup, her şeyin mükemmele yakın olmasını istiyordu. Bildirgenin yayınlanışından sonra ise Ezekiel ortadan kaybolmuştu. Bellatores, bu kayboluşun sebebini
‘O, sadece size yardım etmek için buradaydı. Eskilerin devri kapandı, her şey yenilerle başlayacak.’ olarak açıklamışlardı. Bakan’ın ölümünden sonra herkes Ezekiel’in başa geçmesini beklerken bu bir nebze hayal kırıklığı olmuştu. Lakin bildirge okunduktan sonra her şey açıklığa kavuştu; artık bir yönetici yoktu. Eski bakanlık sisteminin yerine konsey sistemi getirildi. Artık, Büyücedünya’nın önemli kesimlerinden birer temsilci Bakanlık’taki yerini alacak ve kafa kafaya vererek birlikte bu dünyanın iyiliği için çalışacaklardı. Haksızlık ve tek güç sonsuza kadar ortadan kalkacaktı, en azından plan bu yöndeydi.
Ve 1971 yılı ile beraber yeni çağ başladı. Bakanlıktaki önemli mevkilerin neredeyse hepsi, eski Bakan’a yardakçılık suçu ile görevlerinden indirilmiş, tüm Bakanlık genç ve yeni bir nesil ile doldurulmaya başlanmıştı. Eskiden alt mevkide olan, tecrübeli kişiler ise yavaş yavaş terfi alarak rütbeli pozisyonlara geçiyorlardı. Her şey güzel ve tıkırında gidiyordu. Konseyin kurulması için seçimler yavaş yavaş başlamıştı; en kısa sürede yedi kişiden oluşacak konsey kurulmuş olacaktı, kesimlerin kendi oylarıyla birlikte.
Fakat bilinmeyen bir gerçek vardı; Scuta de Orde yok olmamıştı. Liderleri Ingemar Byström, kalan üyelerini geri çekmiş ve bir süreliğine inzivaya yatmıştı. Yakın, belkide onlarca yıl yapabilecekleri bir şey olmasa da onların da sırası gelecekti tekrar. Dinlenmeli ve güç toplamalıydılar. Bakanlık’a sızmak, zor olsa da yapılması gereken bir şey olacaktı.
Pek tabii Bellatores Lustitiae de henüz sonlanmamıştı. Bir zafer kazanılmış gözükse de, yeni kurulan bir sistemi garantiye almak bu kadar kolay olmayacaktı. Bakanlık’taki her bir birime birer tane casus göndererek, eski Bakanlık yandaşlarını uzak tutmayı kendilerine görev bildiler. Onlar, insanlar bilmese de, hala Adaletin Savaşçıları’ydılar, ve hep öyle kalacaklardı.
Çisem Usta'ya sonsuz HOGWARTS RPG